MHP'li Şimşek'ten T.B.M.M.'de Basın Toplantısı

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Samsun Milletvekili Cemalettin Şimşek Türkiye Büyük Millet Meclisi (T.B.M.M.)'de bir basın toplantısı düzenledi. Samsun Milletvekili Şimşek'in Basın toplantısında yapmış olduğu açıklama şöyle;

SİYASET 15.10.2014, 19:57 15.10.2014, 20:00 H. Eren
MHP'li Şimşek'ten T.B.M.M.'de Basın Toplantısı

Sayın Basın Mensupları

Öncelikle hepinizi saygıyla selamlarım. Dünyada ve ülkemizde gelişen gündemi değerlendirmek üzere huzurunuzdayım.

Değerli Basın Mensupları

Bugün dünyada, çevremizde ve ülkemizde çok önemli olaylar cereyan etmektedir. Samimiyetle ifade etmek gerekirse bu olanlar Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizi büyük bir endişeye sevk etmektedir. Gerek içerde gerekse dışarıda meydana gelen gelişmeler karşısında hükümetin politikaları çok yetersizdir. Hatta yoktur. Hükümet her işi sayın Cumhurbaşkanı'na havale etmiş daha Türkçesi Cumhurbaşkanı hükümeti teslim almıştır. Başbakan ve hükümet yetkilileri açıklamalarını Cumhurbaşkanının açıklamalarıyla paralel olmasına dikkat ederken, Anayasa ve yasalarımıza göre hükümetin sorumluluğunda olan iç politika, dış politika, adalet, güvenlik gibi her konuda Cumhurbaşkanının direkt müdahil olması, devletin işleyişi konusunda sakıncalar yaratmaktadır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizler bunun bir gelenek haline getirilmesi konusunda kaygılarımız bulunmaktadır. Devletimizi temsil noktasında bulunan bir makamın bizzat Cumhurbaşkanlığı yerleşkesine yatırım, izleme ve koordinasyon merkezi kurduracak olması bu makamı tartışmaya açacak ve siyasi polemiklere neden olacaktır.Bu makam Recep Tayyip Erdoğan'ın geçmişteki alışkanlıklarını devam ettireceği, herkesin kendi keyfine göre davranarak tartışmaya açacağı bir yer asla değildir. Şimdi Recep Tayyip Erdoğan’dan sonra gelen Cumhurbaşkanının canıoraya kanarya sevenler derneğinin bir şubesini açmak isterse ne olacak. Cumhurbaşkanı bile olsa kimse Anayasal görevi dışında yetki kullanamaz. Türk Devleti asla bir muz Cumhuriyeti değildir.

Değerli Basın Mensupları

Bizim Milliyetçi Hareket Partisi olarak endişemiz Anayasa ve Yasalara rağmen devlet aklının AKP iktidarı tarafından Recep Tayyip Erdoğan'a teslim edilmesidir. Artık ülkemizde hükümet falan yoktur derken şeklen vardır.Ayrıca Milliyetçi Hareket Partisi Anayasa ve yasalara rağmen her konuda kendisini yetkili kılmasının yanında, esasen bu aklın kendisinin de ülkemiz ve milletimizin geleceği açısından yetersiz ve Türkiye  tehlikeli bulmaktadır. Bu akıl ülkemizi 12 yıldır yönetmektedir. Bugün içte ve dışta ülkemiz önemli sorunlarla karşı karşıya ise bunun sebebi yine bu akıldır. Sosyal hayatımız, komşularımızla ilişkilerimiz, ülke güvenliğimiz, asayişimiz kötü durumda ise ekonomi iyi değilse sebebi bu akıldır.Bu beceriksiz ve öngörüsüz hükümetler 12 yıldır bu ülkeyi yönetmektedir.

 

,Değerli Basın Mensupları

Gerek Başbakanlığı döneminde gerekse Cumhurbaşkanı seçildikten sonra Sayın Recep Tayyip Erdoğan yeni Türkiye vurgusu yaparak Türkiye artık eski Türkiye değil demektedir. Evet arkadaşlar gerçekten Türkiye eski Türkiye değil. Dünya birçok alanda ilerlemeler kaydettiği halde ülkemiz geriye gitmiştir. Çünkü eski Türkiye'de böyle kalkışma ve devlete meydan okuma hareketleri yoktu.PKK böyle mevzi kazanmamıştı, Güneydoğudaki vatandaşlarımızPKK ya teslim edilmemişti. Sokaklarda kaos ve karmaşa yoktu, yolsuzluk ve hırsızlıklar bu kadar ayyuka çıkmamıştı.Hiçbir Cumhurbaşkanı ve Başbakan kendisine göre yolsuzluk ve hırsızlık tarifi yapmamıştı. Hiçbir Başbakan kendine göre bir hukuk düzeni istemedi, yargıya bu kadar müdahale etmedi. En önemlisi hiçbir Başbakan veya Cumhurbaşkanı vatandaşlarının bir kısmını hedef göstermedi. Hiçbir şekilde ülkeyi 36 etnik yapıya bölmedi. Sen Alevisin sen Sünni’sin demedi. Mezhepçilik yapmadı. Ülkenin yüzde ellisini diğer yüzde ellisinin üzerine kışkırtmadı. Eski Türkiye'de hiçbir hükümet kendi emrindeki kamu görevlilerini ile bu kadar uğraşmamış, onları suçlu ilan edebilmek için bu kadar çok çaba sarf etmemiştir. Bugün birçok kamu görevlisi haksız yere görevinden alınmış, tayin edilmiş, terfi ve liyakat kuralları hiçe sayılarak bütün görevlendirmelerde siyaseten yandaş üretilmiştir. Bir takım kamu görevlileri ile ilgili olarak bizzat cadı avına çıkıldığı ve inlerine girileceği dönemin Başbakanı tarafından ilan edilmiştir. Kamu otoritesi, güvenliği ve düzeni hiçbir dönemde bu kadar zaafa uğramamıştır. Sözde çözüm sürecinin her aşamasında bölücü terör örgütü alan hâkimiyeti kurmuş, mevzi kazanmış artık süreci İmralı canisi yönetir hale gelmiştir.

Değerli Basın Mensupları

Yeni Türkiye'nin dış politikası da iflas etmiştir. Bu 12 yıllık dönemde başta komşularımız olmak üzere dünyadaki birçok ülke ile ilişkilerimiz bozulmuş, giderek yalnızlığa itilmiştir. Başından beri kendisine sanal bir BOP Eş başkanlığı payesi veren Recep Tayyip Erdoğan hem hayal ve bir algı yönetimi ile sözde Ortadoğu'da liderliğe oynamış, bırakın Ortadoğu liderliğini sonuçta ABD izin vermediği için Mayıs 2013 de gideceğim dediği ve daha sonra da haziran, temmuz aylarına ertelediği Gazze’ye hala gidememiştir. Türkiye bu süreçte sadece Ortadoğu'da itibar kaybetmemiş, bütün dünya ülkeleri tarafından demokrasi, insan hakları, hukuk devleti, basın özgürlüğü gibi birçok konuda eleştirilmiş, bu konularda üçüncü dünya ülkeleri ile aynı sınıfta değerlendirilmiştir. Ülkemiz birçok konuda dünyada yalnız bırakılmıştır.

Değerli Basın Mensupları

Hükümet sözde Arap Baharı çerçevesinde İslâm coğrafyasında meydana gelen olayları da doğru okuyamamış, bu konudaki hükümet politikaları da tam bir fiyaskoyla sonuçlanmıştır. İslam dünyası ve komşularımızla ilişkilerimiz bu öngörüsüz politikalar neticesinde eskisinden daha kötü hale gelmiştir. Kendisini sözde bölgenin lideri gibi gören Recep Tayyip Erdoğan, Davutoğlu ile beraber bölgedeki ülkelerin içişlerine burnunu sokmuş, bu ülkelerle aramızın açılmasına sebep olmuştur. Mısır ve Suriye'de büyükelçiliklerimiz kapatılmıştır.

ABD müdahalesi sonucu Irak'ta meydana gelen durum ve 2011 yılında Suriye'de başlayan ve halen devam eden olaylar hükümet tarafından doğru okunamamış ülkemizin geleceği adeta ateşe atılmıştır. Türkiye bölgedeki gelişmeleri insani açıdan değerlendirirken ülkemizin istikrarı ve bölgedeki çıkarlarınıda gözardı etmemelidir edemez. Türkiye Ortadoğu'yu yeniden dizayn etmek isteyen uluslararası küresel güçlerin bölgedeki piyonu haline gelmemelidir.

Asla ateşle oynamamalıdır. Batılı güçlerin bölgedeki hesapları uğruna, uzun yıllardır birlikte yaşadığımız ve bundan sonrada yaşayacağımız bölge halkını kendimize düşman etmemeliyiz. Uluslararası küresel güçler bölgeyi yeniden dizayn etme adına, yarattıkları ejderha ile bugün mücadele etmek zorunda kalmışlardır. Hâlbuki aynı güçlerin Suriye, Irak ve hatta Türkiye’yi etnik ve mezhepsel temelde bölmek istedikleri apaçık ortadadır. Hal böyle iken başta Recep Tayyip Erdoğan ve zamanın Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu bu gelişmelerden sözüm ona rol kapma kadına Suriye'de rejime karşıyım diye ortaya çıkan her türlü yapıyı şuursuzca desteklemişler, bütün politikalarını Esad'ın gitmesine endekslemişlerdir. Bunun için Türkiye Cumhuriyeti'nin her türlü imkânını kullanmışlardır.

Değerli Basın Mensupları

Irak ve Suriye'de cereyan eden olaylara Türkiye kayıtsız kalamaz. Çünkü ülkemizin çıkarı komşumuz olan bu ülkelerin istikrarındadır. Şunu mutlaka ifade etmek isterimki Türkiye bir kez, o ülkelerde etnik ve mezhep temelli politikalarla bir yere varamaz. Bu iki komşumuzun toprak bütünlüğü bizim için çok önemlidir. Eğer komşumuz olan bu iki ülkenin toprak bütünlüğü sağlanamazsa ülkemiz üzerindeki tehdit ve tehlikelerin artması da kaçınılmaz olacaktır. Onun için bizim olmazsa olmazımız bu ülkelerin istikrarı ve toprak bütünlüğünün korunması olmalıdır. Bakınız IŞİD, Türkiye açısından olayların sınırımızda cereyan etmesi ve insanlık suçu işleyen bir terör örgütü olması bakımından önemlidir. Küresel güçlerin IŞİD’i uluslararası bir tehdit olarak görmesi ve bu manada mücadeleye karar vermesi de önemlidir. Bu değerlendirmelerleIŞİD küresel bir sorundur. Ancak Türkiye buradaki tavrını ortaya koyarken 30 yıldır ülkeyi meşgul eden PKK terörünü gözardı etmemelidir. Üstelik PKK dünyada çoğu ülke tarafından terör örgütü ilan edilmişken, mücadele noktasında Türkiye'ye katkı vermedikleri gibi birçok ülkenin de el altından desteklediklerini biliyoruz. Şunu demek istiyorum.IŞİD’le küresel bir sorun olarak mücadele edilirken,PKK konusunda Türkiye uluslararası destek görmemektedir. Uluslararası koalisyon bu IŞİD’i mutlaka yok eder. Sonuçta bizi yine PKK ve PYD ile başbaşa bırakırlar.

Onun için bu süreçte en çok dikkat etmeniz gereken şey PKK’nın güçlenmemesidir. Ancak acı olan şu ki PKK’nın Suriye kolu olan PYD’ nin temsilcisi Salih Müslim, Türk hükümetinin kendisineEsad’la mücadele adına işbirliği teklifi ettiği ve Başbakan Davutoğlu'nun “Esad zalimi Suriye'de insanları katlederken onunla işbirliği yaptın” diyerek bunu teyit etmesi gerçekten bu konudaki politikasınınvahametini ortaya koyması bakımından önemlidir.IŞİD bölgemizde insanlık adına küresel bir tehdit olarak ortaya çıkarken,PKK’nın Suriye kolu olan PYD Türkiye için bir tehdittir. Dolayısı ile PYD Türkiye için mücadele edilmesi gereken bir tehdit olarak buradaki masum Suriye Kürtleri ile karıştırılmamalıdır. Tıpkı Milliyetçi Hareket Partisi'nin Kürt kökenli vatandaşlarımızla PKK’ yı ayırt ettiği gibi. Oradaki masumvatandaşlarladaPYD’yi ayırt etmemiz gerekir.

Değerli Basın Mensupları

Sizinle paylaşmak istediğim diğer bir konu ise 17- 25 Aralık süreci ve daha sonra gelişen olaylarla ilgilidir. Bu süreçte yaşananlarla ilgili olarak başta Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere Meclis Başkanının, Meclis iradesini elinde tutan AKP ve hükümetin hiçbir zaman altından kalkamayacak ağır bir sorumluluk ve vebali vardır. Şunu herkes bilsin ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ nin hafızası bunu hiçbir zaman unutmayacaktır.Sorumlular bir gün bunun hesabını vereceklerdir. Allah bize ömür verirse hepimiz bunu göreceğiz. Hükümet bana darbe yapacaklardı diyerek olayların üstünü örtemez. Askeri darbe, paralel darbesi, yargı darbesi gibi safsatalarla bu olaylar geçiştirilemez. Sorumlular mutlaka bunun hesabını vermelidirler. Yoksa bıyığın altından geçen yol misali bir daha bu gibi olayların önü alınmaz hale gelir. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak milletimize söz veriyoruz. Eğer halkımız bize bu yetkiyi verirse Anayasa ve yasalar çerçevesinde bunun hesabını mutlaka soracağız.

Değerli Basın Mensupları

Türkiye bu 12 yıllık iktidar döneminde demokrasiden, adaletten ve hukuk devletinden hızla uzaklaşırken Sayın Ali Babacanın hükümetin 2015 mali yılı bütçesini açıklarken yaptığı konuşmada ülke ekonomisinin de Milliyetçi Hareket Partinin çok uzun zamandan beri iddia ettiği gibi iyiye gitmediğini söylemesi dikkat çekicidir. Başta yüksek enflasyon, dış ticaret açığı ve ekonomimizin sıcak para ihtiyacı olmak üzere Türk ekonomisi üzerinde riskler oluşturmakta gelir dağılımı ve işsizlik ise önemli bir sorun olarak karşımızda durmaktadır. Hükümetin özelliklede şimdiki sayın cumhurbaşkanının ülke ekonomisi konusunda en çok iddia ettikleri şey milli geliri artırdıkları olmuştur.  Ancak tablo incelendiğinde bunun reel bir gelir artışı olmadığını, daha çok bir gelir artışı illüzyonu olduğunu görmekteyiz. 2002 yılı sonu ile 2013 yılı sonu arasında GSYH 592 milyar dolarlık bir artışla 231 Milyar Dolardan 823 Milyar Dolara, kişi başına düşen gelirimiz 3492 Dolardan 10.897 Dolara yükselmiş bulunuyor. Demekki bu 11 yıllık dönemde kişi başına gelirimiz 7315 dolar (3,1 kat) artırmışız.

2002 yılsonu ile 2013 yılsonu arasında kamu kesimi iç borcu yaklaşık 160 Milyar Dolar, Türkiye’nin toplam dış borç stoku yaklaşık 250 Milyar Dolar, hane halklarının kredi borcu 150 Milyar dolar artmış bulunuyor. Bunlara, bu dönemde özelleştirmelerden elde edilen 50 Milyar Dolarlık özelleştirme gelirini de eklersek 610 Milyar Dolarlık kaynak toplamına ulaşırız. Bu 11 yıllık dönemde özelleştirme gelirlerini bir kenara bırakırsak kamu kesimi ve hane halklarının toplam borcu 495 Milyar Dolar artarak, 210 Milyar Dolardan 705 Milyar Dolara yükselmiş görünüyor. Bu dönemde borç artışı da 3,4 kata ulaşmıştır. Aynı dönemde kişi başına düşen borç miktarı da 3 kat artmış bulunuyor. Son 11 yılda geldiğimiz durumu bu çerçevede özetlememiz gerekirse kişi başına gelirimiz 7315 dolar artarken kişi başına düşen borç miktarı da 6400 dolar artmış bulunuyor. Asıl mesele bundan sonraki 11 yılda bu kadar borçlanmadan gelirimizi aynı şekilde arttırıp arttıramayacağımız meselesidir.Esasen bize bu büyümenin normal bir büyüme olmadığını göstermesi bakımında önemlidir. Büyümemizi devam ettirebilmemiz için ya üretimi arttırmamız ya da borçlanmaya devam etmemiz gerekmektedir. Ülkemizin daha fazla borçlanmaya ne tahammülü nede imkanı vardır. O halde tek çözüm üretime yönelik politikaların geliştirilmesidir.

Değerli Basın Mensupları

İnanıyorum ki ülkemiz son günlerde hepimizin hayret ve dehşetle izlediği olaylarla karşı karşıyadır. Bunun nedeni de 12 yıllık AKP iktidarının her platformda demokrasi vurgusu yapmasına rağmen gelinen noktada demokrasi sadece seçimden ibaret görmesi, AKP ye oy vermeyen vatandaşları ötekileştirerek  toplumda derin ayrılıklar yaratması ve terörle mücadele noktasında sapla samanı birbirine karıştırarak ülkemizdeki terör sorununu bir etnik yapı sorunu olarak çok yanlış değerlendirmesidir. İktidarın özellikleri Recep Tayyip Erdoğan’ın bu kutuplaştırıcı  tavrı ülkemizde terörün zemin bulmasını neden olmuştur.Kendini bizzat iktidar tarafından dışlanmış hisseden vatandaşlar demokratik tepkisiterör odakları tarafından kendi eylemlerine mazeret teşkil etmiştir.

Değerli Basın Mensupları

Hükümet derhal bu tutumundan vazgeçmeli, Türkiye'de her şeyin adı konmalı, vatandaşın demokratik tepkisi ile terör eylemleri birbirinden ayırt edilmelidir. Bildiğiniz gibi yeni Hakimler ve Savcılar Kanunu ile Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapan Kanun Teklifi, Tbmm Başkanlığı'na sunulmuştur. İnşallah bu yasanın demokratik tepki ile terör eylemini birbirinden ayıracak şekilde düzenlenmiş bir yasa olmasını temenni ediyorum.

Sayın Basın Mensupları

Bir konuyu daha sizinle paylaşmak istiyorum. Hani Recep Tayyip Erdoğan hemen hemen her konuşmasında söylediği “bunlar yalan makinesi” lafı var ya bakın kim yalan makinesi, istersiniz birlikte değerlendirelim.

Temmuz ayından bu yana Recep Tayyip Erdoğan millete söylediği yalanlardan araştırmalı ve ispatlı tespit ettiklerimizden bazıları şunlar;

Sayın Recep Tayyip Erdoğan 8 Temmuz 2014 tarihinde Denizli Mitingi konuşmasında Ak Parti iktidarı boyunca yapılan derslik sayısının 250 Bine ulaştığını söylemiştir. Halbuki 2003-2013 yılları arasında hayırseverler, Dünya Bankası,Avrupa Birliği Hibesi, Milli Piyango, EFİKAP,Telekom ve Toki  kaynakları da  dahil 205.725 derslik yapılmıştır. Recep Tayyip Erdoğan’ın 8 temmuz 2014 tarihinde Denizli’ de söylemiş olduğu AKP iktidarı boyunca 250 bin derslik yapıldığı iddiası kocaman bir yalandır.

Yine aynı tarihte ve aynı mitingde Cumhuriyet tarihinde 79 senede 6000 km. yol yapıldığını, AKP iktidarı boyunca ise 17 bin km. yol yapıldığını söylemiştir. Halbuki araştırdığımızda 31 Aralık 2012 tarihi itibarıyla asfalt yol 6877 Km, Devlet ve il yollarının toplam uzunluğu ise 61.368 Km dir. AKP iktidarı süresince 7993 km asfalt yol yapılmıştır. 2128 km yeni yolda toplam uzunluğa eklenmiştir. Görüldüğü üzere 2002 ye kadar yapılan asfalt yol miktarı 6000 km değil ve AKP iktidarı süresince yapılan asfalt beton yol miktarı 17000 km değil,7993 km dir. Karayolları Genel Müdürlüğü verilerinden elde edilen bu bilgilere göre Erdoğan yine yalan söylemiştir.

Ayrıca TC.Başbakanı olarak Recep Tayyip Erdoğan 11 Temmuz 2014 tarihinde İstanbul’da yaptığı konuşmada AKP iktidarından önce G20 üyesi bir Türkiye olmadığını ve G20 diye bir sürecin başlamadığını söylemiştir. Halbuki basit bir çalışma ile Türkiye G20 nin 1999 da kurulduğundan beri üyesidir. Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN’ın söylediği yine doğru değildir.

Kaynak: Bafra Ajans
Yorumlar (0)
banner1060
17
az bulutlu
Namaz Vakti 27 Nisan 2024
İmsak
Güneş
Öğle
İkindi
Akşam
Yatsı
Puan Durumu
Takımlar O P
1. Galatasaray 34 93
2. Fenerbahçe 33 86
3. Trabzonspor 33 55
4. Beşiktaş 33 51
5. Başakşehir 33 49
6. Rizespor 33 48
7. Kasımpasa 33 46
8. Antalyaspor 33 45
9. Alanyaspor 33 45
10. Sivasspor 33 45
11. A.Demirspor 34 41
12. Samsunspor 33 39
13. Ankaragücü 33 37
14. Kayserispor 33 37
15. Konyaspor 33 36
16. Gaziantep FK 33 34
17. Hatayspor 33 33
18. Karagümrük 33 33
19. Pendikspor 33 30
20. İstanbulspor 33 16
Takımlar O P
1. Eyüpspor 31 69
2. Göztepe 31 63
3. Ahlatçı Çorum FK 31 55
4. Sakaryaspor 31 54
5. Bodrumspor 31 52
6. Kocaelispor 31 52
7. Bandırmaspor 31 47
8. Boluspor 31 47
9. Gençlerbirliği 31 47
10. Erzurumspor 31 42
11. Ümraniye 31 37
12. Manisa FK 31 36
13. Keçiörengücü 31 36
14. Şanlıurfaspor 31 34
15. Tuzlaspor 31 33
16. Adanaspor 31 32
17. Altay 31 15
18. Giresunspor 31 7
Takımlar O P
1. Arsenal 34 77
2. M.City 33 76
3. Liverpool 34 74
4. Aston Villa 34 66
5. Tottenham 32 60
6. M. United 33 53
7. Newcastle 33 50
8. West Ham United 34 48
9. Chelsea 32 47
10. Bournemouth 34 45
11. Brighton 33 44
12. Wolves 34 43
13. Fulham 34 42
14. Crystal Palace 34 39
15. Brentford 34 35
16. Everton 34 33
17. Nottingham Forest 34 26
18. Luton Town 34 25
19. Burnley 34 23
20. Sheffield United 34 16
Takımlar O P
1. Real Madrid 33 84
2. Barcelona 32 70
3. Girona 32 68
4. Atletico Madrid 32 61
5. Athletic Bilbao 32 58
6. Real Sociedad 33 51
7. Real Betis 32 48
8. Valencia 32 47
9. Villarreal 32 42
10. Getafe 32 40
11. Osasuna 32 39
12. Sevilla 32 37
13. Las Palmas 32 38
14. Deportivo Alaves 32 35
15. Rayo Vallecano 32 34
16. Mallorca 32 31
17. Celta Vigo 32 31
18. Cadiz 32 25
19. Granada 32 18
20. Almeria 32 14