bafra haber | bafra ajans| bafrahaber | bafra haberleri | bafra
2018-08-12 12:54:40

ÂHİLİK: MADDENİN MÂNÂYA HİZMETİ

Recep Şen

recep-sen@hotmail.com 12 Ağustos 2018, 12:54

Bizim medeniyetimizde, sahip olduklarımızı kardeşlik şuuru içerisinde paylaşma erdemine ayrı bir ehemmiyet verilmiştir. Çünkü biz, paylaştıkça bereketin artacağına inanmış bir toplum olarak yaşadık hep. Onun için güçlüydük, onun için uzun solukluyduk. İnsan merkezli siyasi, iktisadi ve sosyal bir düzen kurmuştuk. “İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın!” diyorduk. Hayat felsefemiz buydu. Tarih boyunca oluşturduğumuz kurumsal yapılar hep bu gayeye hizmet etmiştir. İşte bu kurumsal yapılardan bir tanesi de hiç şüphesiz Âhilik’tir.

13.Yüzyılda şekillenen bir kurum Âhilik. Hem Selçuklu, hem de Osmanlı coğrafyasında sosyal, kültürel, siyasi, askeri ve iktisadi sahada çok önemli fonksiyonları olmuştur. Sadece bir esnaf teşkilatı değildir Âhilik. O, medeniyetimizin inşa hareketi, maddi ve manevi kalkınmanın öncü kuvvetidir.

Âhi kelimesi kardeşim anlamına gelen Arapça’dan dilimize geçmiş bir kelime. Önce ahlâk sonra ilim, gayret ve akıl Âhiliğin kurucusu Âhi Evran tarafından gündeme getirilmiş ve bu temel ilkeler üzerinde titizlikle durulmuştur. Birer cümlede özetlenen şu düsturlar ne güzeldir:

“Eşine, işine, aşına aman dikkat et!” “Gelen gelsin saadetle, giden gitsin selâmetle!”
“Âhi’nin eli, kapısı, sofrası açık; beli, gözü, dili kapalı olmalı.”
“Eline, diline, beline sahip ol; kalbini, kapını, alnını açık tut!”


Lider bir kişiliğe sahip olan Âhi Evran aynı zamanda mutasavvıftır da. Anadolu’yu vatan yapan alperenlerdendir o. Hoca Ahmet Yesevi dergâhının erenlerinden tasavvuf terbiyesi almış ve başta Fahreddin Râzi olmak üzere devrinin önemli âlimlerinden istifade ederek kendisini yetiştirmiştir. Kayınpederi sayesinde zamanının halifesi Nâsır Lidinillah’la tanışmış ve halifenin kurduğu Fütüvvet teşkilatına girmiştir.

Güzel ahlâk yolu olarak kabul edilen fütüvvet kavramı başı dik, gönlü tok, kazancı helal, alan değil veren, ha bire tüketen değil üreten, ürettiğini paylaşan, birbirini seven, sayan, yardıma koşan, kahraman, yiğit, cesur, muhtaçları gözeten, adaletten ayrılmayan, hoş gören, nefsine söz geçiren, başkasını kendi yerine tercih edebilen, fedakâr, bütün varlığa merhamet ve sevgiyle yaklaşan bir model insanı anlatır bize. Peygamber yolunu kendisine hayat modeli olarak seçen mutasavvıflar, bir bütün olarak sünnete dayanan ve tasavvufi ortamda neşvü nema bulan fütüvvet ahlâkını o kadar tasvip etmiştir ki, fetâ ve fütüvvet kelimeleri sûfi ve tasavvuf anlamında da kullanılmıştır. Selçuklu Döneminde Anadolu’da yaygınlaşan fütüvvet hareketi daha sonra Âhi Evran’la birlikte Âhiliğe dönüşmüştür.

Âhi Evran, çok yönlü ilim, düşünce ve hareket adamıdır. Kayınpederi ve aynı zamanda hocası Evhadüddin Kirmani’yle birlikte Selçuklu Sultanı I.Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında Anadolu’ya gelir. Konya’da sultanla görüşür ve ona yazdığı Letaif-i Gıyasiye adlı eserini sunar. Sultan, kitabı beğenir, fikirler hoşuna gider, bu fikirlerin hayata geçirilmesi gerektiğine inanır ve Âhi Evran’a bu konuda maddi manevi destek verir. Âhi Evran, Kayseri’ye gelir ve Selçuklu Sultanının da desteğiyle burada bir sanayi sitesi kurar. Kendi mesleği debbağlıktır. Debbağ, dericilikle geçimini sağlayan, deriyi terbiye edip işleyen meslek erbabına verilen addır. Deri işiyle uğraşan esnafları ve diğer sanatkârları bir araya getirir. Böylece ilk esnaf ve sanatkârlar teşkilatı Âhilik kurulmuş olur. Değişik sanat erbabının bir araya gelip toplandığı bu siteler özellikle Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubat’ın desteğiyle diğer Anadolu şehirlerinde de yaygınlaşmıştır. Ahi Evran, Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubat’ın ölümünden sonra bir müddet Denizli’de yaşamıştır. Daha sonra onun döneminde Türklüğün merkezi ve Türkmen yurdu olan Kırşehir’e yerleşmiş, burada Âhi birliklerinin teşkilatlanmasına hız vermiştir. Böylece Kırşehir Âhiliğin merkezi olmuştur.

Ahi Evran’ın eşi Fatma Bacı da kendisi gibi bu yolda gayret etmiştir. Dünyanın ilk kadın sivil toplum örgütü olan “Bâcıyân-ı Rum” teşkilatını kurarak Anadolu kadınlarını organize hale getirmiştir. Kadınlarımız bu kurum sayesinde sosyal ve ekonomik hayatın içinde olmuşlar, meslekleriyle ilgili eğitimler almışlardır. Şu nokta çok önemlidir; özellikle öksüz ve yetim kalan kız çocuklarının yetiştirilmesi, meslek sahibi olması, eğitimleri, kimsesiz kadınların koruma altına alınıp himaye edilmesi Bâcıyân-ı Rum’un yaptığı önemli işler arasındadır. Kadınlara, düşman saldırısı olduğunda şehirlerini nasıl koruyacakları ile ilgili askeri bilgiler dahi verilmiştir. Yani her yerde ve her zaman kadınlarımız eşlerinin yanında yer almış, iyi bir anne ve eğitimci olarak yetiştirilmişlerdir.

Bugün bizim hayat boyu öğrenme ve mesleki eğitim diye tabir ettiğimiz eğitim modelini uygulamaya koymuştur Âhilik sistemi. Yani beşikten başlayıp hayat boyu devam eden, hayatın içinde her daim var olan bir süreç olarak görülmüştür eğitim. Ustasının rehberliğinde mesleki anlamda yetişen bir genç aynı zamanda ahlâk ve güzel sanatlar eğitimi de alırdı. Tabi bütün bu eğitimler adeta baba-oğul ilişkisini andıran usta-çırak ilişkisi içerisinde verilmekteydi. Usta, çırağını maddi ve manevi yönden donanımlı olarak yetiştirmekle mükellefti. Ona hem mesleğini en iyi şekilde öğretir, hem de milli ve İslami değerleri aktarırdı.

Âhilikte eğitim sadece nazari değil aynı zamanda uygulamaya da dönüktür. Yani öğrenilen bilgiler bir Âhi’nin davranışlarına mutlaka yansır. Bunun için akşam olunca tekkelerde Fütüvvetnâmeler’den bölümler okunur, gündüz iş hayatında da yamak-çırak-kalfa-usta hiyerarşisi içerisinde öğrenilenler hayata geçirilirdi. Bunun yanında her Âhi aynı zamanda askeri eğitim de alırdı. Çünkü Âhi’nin dürüst ve çalışkan bir esnaf olması yanında vatanını koruma görevi de vardı.

Âhilik eğitimini aşama aşama tamamlayan her gencin kulağına fısıldanan şu kadim tavsiyelere bugün ne kadar çok ihtiyacımız var, değil mi dostlar? Buyurun birlikte okuyalım bu tavsiyeleri:

 “Kesinlikle harama bakmayacaksın, haram olan şeylerden yiyip içmeyeceksin. Her koşulda dürüst, sabırlı ve metanetli olacaksın. Yalan söz yok! Büyüklerinin olduğu yerde söze başlama, söz onlarındır. İnsanları kandırmayacaksın. Elindekiyle yetinmesini bileceksin. Dünya malına tamah etme. Doğru ölç, dosdoğru tart. Güç elindeyken affetmesini bileceksin. Öfkeliyken de sakin olmayı becereceksin. Kesinlikle elindekileri insanlarla paylaşmaktan kaçınmayacaksın hatta kendin muhtaçken başkalarına verebilecek kadar da cömert olacaksın.”

Âhilik yolunda yedi kapıdan söz edilir kaynaklarda. Kemale erişmek için yedi kapının kapatılıp buna karşılık da yedi kapının açılması lazımdır. Yalan kapısını kapatıp doğruluk kapısını açmak, kahır ve zulüm kapısını kapatıp vakar ve yumuşak huyluluk kapısını açmak, boş konuşma ve faydasız işler kapısını kapatıp marifet kapısını açmak, cimrilik kapısını kapatıp lütuf kapısını açmak, tokluk ve lezzet kapısını kapatıp riyazet (azla yetinme) kapısını açmak, hırs kapısını kapatıp kanaat ve rıza kapısını açmak, halktan yana kapısını kapatıp Hak’tan yana kapısını açmak.

Anadolu, Âhilik sayesinde birlik ve dirliğini muhafaza etmiş, kısa sürede Türk yurdu haline gelip İslâmlaşmıştır. Göçebe hayatı yaşayan Türkmenler’in bu sistem sayesinde yerleşik şehir hayatına geçişi hızlanmıştır. Bu geçişte insanımız hem meslek sahibi olmuş hem de milli ve İslami değerlere daha kolay uyum sağlamıştır. Herkes yeteneğine göre bir meslek sahibi olma imkânına kavuşmuştur. Toplumsal yapıyı bozan miskinlik, tembellik ve asalaklık belasının önüne geçilmiştir. Kul hakkı, Allah’a kulluk şuuru, başkalarını sömürmeme, kişisel emeğe değer verme, alın teriyle kazanma ve bununla geçimini sağlama Âhilik’le ortaya konan iktisadi sistemin esasını oluşturur.

Haz, hız ve tüketim çağını yaşadığımız şu zaman dilimlerinde, vahşi kapitalizmin sömürü çarkları arasında yalnızlaşan modern insan, bu yalnızlığın girdabında problemleriyle boğuşarak tükenip gidiyor. Çare bizde. Bir sivil toplum kuruluşu olan Âhiliğin hayat felsefesi ve mesajı önümüzde model olarak duruyor. Selam olsun insanlık için güzel işlere imza atanlara!

ŞİİR FALINDAN:

Âyinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz,
Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde.

(Ziya Paşa)

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.