bafra haber | bafra ajans| bafrahaber | bafra haberleri | bafra
2018-09-27 23:33:32

BUĞULANMIŞ CAMLARA YAZDIM ADINI

Fatih Tezce

27 Eylül 2018, 23:33

Genç bir şairimiz büyükşehirde bir kafede otururken ‘’10.şiirimi bitirdim şimdi 11.şiirimi yazıyorum’’ diye not düşüyor ınstagramda. İşte bu yazım da bu anlayışa reddiyedir. Bu zorunlu açıklamayı baştan yapalım.
Hadi deyince yazılan mıdır şiir?


Oturalım da böyle bugün de beş tane şiir yazmam lazım demek yeterli midir şiir yazmak için? Evinin balkonundan denizi seyre dalmak ön çalışma olur mu şiir için? Hadi bir de sigara yakalım çayımız demli olsun kafamız da güzel, üç beş yedi mısra gelsin, yerleştirelim alt alta, olmazsa sonuna kafiye, başına akrostiş uyduralım, parşömen kâğıdı dolsun şiir olsun, öyle mi?


Hadi deyince yazılmaz şiir. Yazılan şiir değil güzel söz olur yalnızca ve ‘yalnız’ kalır öylece. ‘İtirazım Var’ şarkısını en güzel rahmetli Müslüm Gürses okumuştu, çünkü en güçlü itiraz O’na aitti bazı şeylere. Şiir de güzel sözlerin bir araya getirilmesidir ve ‘bazı şeylere’ itirazdır. Üstelik böylesi güzel sözlerin bir de ruhu vardır.
Bir şiirin bir güzele yazılması gerekmez mi, güzelliği anlatması gerekmez mi, bizi alıp o güzele ve o güzelliğe götürmesi gerekmez mi? Bizi derinden ve derinimizden kavraması gerekmez mi?

Hece taşları dergisinin 43.sayısında “Önce Şiir Sonra Kitap” isimli yazısında Şair Ahmet Süreyya Durna her gün bir kaç tane şiir yazan ancak son zamanlarda şiir yaşamadığından hayıflanan bir şair’e şöyle isyan ediyordu:”Eskiden günde bir şiir yazardım, şimdi o kadar yazamıyorum!’ şeklinde, içleniyor. Düşünün ayda, rakamla (30) şiir... Mümkün mü,yevmiyelik şiir yazmak?”


Artık -maalesef- günümüzde ortaokula kadar düşen erkek/kız arkadaş meselesi birden şiirin konusu olabiliyor! Çocuklar şiir yazdıklarını zannediyor, sosyal medyada özellikle instagramda bir kaç belli sitelerden güzel sözler araklıyor, bir kaçını kendilerine uyarlayıp-artık mektup da kalmadı - yine İnstagram üzerinden mesajla ilan-ı aşk yapıyorlar. Ferhat’ın dağları delmesini geçtik, Mecnun’un çöllere düşmesini unuttuk, Kerem’in Aslı’ya olan şiirini hiç duymadık, peki ama bu gençlerimiz şiirin sadece zeytin karası saçlara, deniz mavisi gözlere yazıldığını mı zannediyorlar?


Siz hiç şiirin yürüyen fotoğrafını gördünüz mü çocuklar?
Siz hiç şiirin yanmış fotoğrafını gördünüz mü?
Evlerin önünde sabahlamak, geceleyin yıldız saymak, cep telefonundan mesaj gelsin diye beklemek şiirin halleri değildir…
Şiir, Arapça’da ‘hissetmek’ anlamındadır.
Edebiyat edeb kelimesinden hareket etmedikçe, şiir his kaynağından türemedikçe ne demek istediğimiz anlaşılamayacaktır…
Ucu yanık kağıtları saklamak vardı önceden.Ve bu edeptendi.Akrostiş dediğimiz ilk satırlarından bir isim çıkan şiirlerimiz de vardı önceden.Bu tarz da edeptendi.Araklanan değil ‘uydurulan’ sözlerimiz vardı;günün yarısı kırtasiyelerde pembe kağıt aramakla,diğer yarısı inşaatlarda çimento kağıtları toplamakla geçerdi,edebe mugayir olmayan mektup yazabilmek için..Tüm bunlar edeptendi..Emek vardı çünkü.. Edep,emek etmekti..Önce edep sonra da böylesi emekten sonra gelen şiir,instagram sayfalarına değil,buğulanmış camlara hohlayıp yazdığımız demekti..Ve “anlaşılan” şiir bizi geleneklerimizden kopartan değildir.. Her şeyin bir usulü vardır. Sevmek, beklemektir değer vermektir değer verirken değerlenmektir…

Şiirimiz gençliğimize istikamet çizmelidir.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.