Esra Deniz Karagöl; “Kutu Süt, Ölü Süttür”
Ziraat Mühendisi Esra Deniz Karagöl; Atatürkçü Düşünce Derneği Bafra Şubesinde yaptığı basın açıklamasında; "Biyoemperyalizm; Süper güçlerin biyolojik ve teknolojik boyutta sömürü düzeni diyebiliriz. Biraz ürkütücü olacak ama maalesef gerçek şu ki biyoemperyalizm yeni dünya düzeninde savaşsız, hissettirmeden işgal anlamına geliyor" diye konuştu.
ZİRAAT MÜHENDİSİ ESRA DENİZ KARAGÖL'ÜN BASIN AÇIKLAMASI
Ben Esra Deniz Karagöl. Ziraat Mühendisiyim. Çalışma alanım biyoemperyalizm. Nedir biyoemperyalizm? Süper güçlerin biyolojik ve teknolojik boyutta sömürü düzeni diyebiliriz. Biraz ürkütücü olacak ama maalesef gerçek şu ki biyoemperyalizm yeni dünya düzeninde savaşsız, hissettirmeden işgal anlamına geliyor. Bugün Yerel Tüketim’i konuşacağız. Malum her şeyin pakete girdiği ya da burnumuzun dibinde yetişen en temel ürünün dahi kilometrecelerce yollar aşıp bizimle buluştuğu bir çağda yaşıyoruz. Domates Adana’dan geliyor, üzüm Şili’den, bakliyat Kanada’dan, yoğurt-süt İzmirden ve liste uzayıp gidiyor. Peki Ne gereği var ki, kendi coğrafyamızda yetişebilecek gıdalar neden bu kadar uzaklardan geliyor.
Şimdi hepimiz kendimizi merkez kabul edelim. Öncelikle temel ihtiyaçlarımızı kendi merkezimize en yakın mesafeden temin edebilmenin yollarına bakalım. Size çok çarpıcı bir örnek vermek istiyorum. En fazla baharat ithalatı yaptığımız ülkelerden birisi Çin. Bir konteyner malın Kuzey Çin’den, İstanbul’a gelmesi gereken süre geminin uğrayacağı liman sayısına göre değişmekle beraber 6-16 hafta arasında. Bu kadar uzun sürede gece gündüz sıcaklık farkları arasında büyük uçurum var. Konteyner içindeki baharatlar bu sıc. değişimlerinden dolayı gümrüğe ulaşana kadar birçok kez donuyor, çözünüyor hatta kızışıp aflotoksin üretiyor. Türkiye’de ‘Gıda Güvenliği’ yasası birçok boşluk içerdiğinden bu tarz ürünler karantinadan kolaylıkla geçirilerek ülkeye giriş yapıyor ve soframızda yerini alıyor.
Donmuş gıdalar çözündüğü an tüketilir ki zararlı bakteri üretmesin diye.Çözünen gıdanın da çabuk tüketilmesine dikkat ederiz. Halbuki dünyayı dolaşarak tüketime sunulmuş bir gıdaya bizim hassas davranmamıza hiç gerek yok. Çünkü O Gıda tüketiciyle buluşuncaya kadar zaten defalarca donup çözünüyor. Marmara Üniversitesi Eczacılık Fak. bilimsel bir yayınında Çin’den dökme olarak gelen ve aktarlara pazarlanan açık baharatların yüksek oranda ağır metal içerdiğini açıkladı. Bafra’nın göbeğinde yaşayıp ne içerdiğini bilmediğimiz otu böceği çoluğumuza çocuğumuza yedirmek haksızlık değil mi. Şurdan Alaçama Yakakente doğru geçin bu bitkilerin yabanileri doğalı yetişiyor. Bakınız sevgili arkadaşlarım bu işin 2 temel boyutu var 1- sağlık, 2- ekonomi. Üretim prosesini takip edemediğiniz, bilmediğiniz gıda her zaman için risk. Bu sağlık yönü. Gelelim ekonomiye nanenizi, kekiğinizi bir saksıya dikseniz balkonda bile yetiştirirsiniz. Hadi topraktı, tohumdu uğraşamam dediniz. Yukarıda orman köylüsü aç. Bizim insanımız. Markete koşacağımıza basit bir organizasyonla burnumuzun dibinde köylüden alalım. Hem güvenle tüketelim, hem yöre insanımıza bir faydamız olsun. Emin olun burada kalan para yine bize dönecektir. Ama biz en ulaşılabilir ihtiyaçlarımızı dahi dünyanın en büyük marketlerinden birinin Bafra şubesinden karşılarsak, paramızın vergisi İstanbula, karı Parise gidecektir. İşte bunun adı da yoksulluktur.
Böyle bir sistemde yoksulluğu, mülksüzleşmeyi, dışlanmayı, etnik şiddeti, cinsiyet ve sınıf ayrımının gözlendiği toplumsal eşitsizlikleri ve bunlara karşı verilen mücadeleleri hakkıyla tartışabilmek için önce tarımı ve kırdaki dönüşümü tanımamız gerek önce siz aydınlık annelerin tüketim alışkanlıklarını gözden geçirmeleri gerek.
Burada bir açıklamada getireyim aman sakın markete girmeyin asla ithal ürün kullanmayın falan gibi kesin çizgileri olan bir bakış açısı değil bizimkisi. İşin özü şu ben bu hayattın merkeziyim. Süt mü içeceğim, benim merkezime en yakın, en doğal, en küçük işletme öncelikli tercihim olacak. Neden önce sağlığım için, sonra daha az harcama yapmam için, ee sonra yakınımdakinin kazanabilmesi için.
Şimdi Süt demişken süte ilişkin kısa bir iki bir şey demeden geçemeyeceğim. Hiç uzatmadan direk söyleyeyim: KUTU SÜT ÖLÜ SÜT arkadaşlar. Beslenme konusunda Türkiyenin en saygın bilim adamlarından birisi olan Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde akademisyen Prof. Dr. Ahmet Aydın bakın ne diyor: “Süt sağlıklı bir içecekken, raf ömrünü uzatmak için pastörizasyon, yüksek ısı uygulaması (UHT) ve homojenize edilerek çok zararlı bir ürün haline getiriliyor. Bu işlemlerle sütün içindeki tüm bakteriler öldürülüyor. Pastörizasyon, sütün vitamin ve mineralle zenginleşmesini engelliyor, sindirim enzimlerini tahrip ediyor, tahrip olan ve sindirilmeyen protein parçacıkları, bağırsaktan kanımıza geçiyor, vücut da bunları düşman olarak algılıyor ve bağışıklık sistemini tahrip ediyor. İnsan vücudu tahrip oluyor ve alerjik hastalıklara, bağışıklık sistemi hastalıklarına, romatizmal hastalıklara neden oluyor. Çocuklarda görülen kronik orta kulak iltihabının altında da süt kullanımı vardır.” Evet hocanın sözleri bu şekilde.
Endüstriyel süt üretiminde kullanılan hayvanların yaşam koşulları da içler acısı. İnek inek olmaktan çıkalı çok oldu. Onlar birer canlı robot. Ağaç talaşı, mermer tozu dahil önüne konan her şeyi yiyen, bol hormon ve antibiyotikle ayakta durabilen inekler onlar. Bize daha çok kutu süt üretebilmek için Günde 100 kilo süt veren inek yaptılar! Şimdi arkadaşlar Hemen hepimizin köyle bir bağlantısı var. Anlaşın 5-10 arkadaş sağlıklı, özgür ortamda yetiştirildiğinden emin olduğunuz sütü gidin şurda 3-
Sütte durum bu ise kola, konsantre meyve suları, gazlı içecekler, pakete girmiş bisküviler , cipslerde durum nedir artık varın siz düşünün.
En masum sebze meyvede dahi vahşi bir üretime doğru gidiş var. Devasa seralarda, tümüyle bilgisayar kontrolünde, işte efendim topraksız koşullarda domates salatalık yetiştiriliyor.. Her birinin köküne birer serum hortumu bağlı,bitki damla damla besin alıyor.Bitki hava mı alacak? Pompalar var, suyun içine gerektiği kadar hava basıyor. Güneş mi lazım? Cıvalı ampuller var, fotosentezi artıran yüksek basınçlı ışık basıyor. Kuş mu lazım? Döllenme Zamanı gelince, salınıyor bambus arıları içeri. Eveeett yüksek teknolojili düşük maliyetli domateslerimiz hazır. Dünyanın dört bir yanına sevk edilmeyi bekliyor.Peki sağlık lımıdir? Bilmiyoruz. Peki doğa bu işin neresinde. Hiçbir yerinde. Halbuki Bu doğa bize her zaman lazım. Değerli arkadaşlarım kendi coğrafyamızda yetişmeyen ürünleri elbette ki uzaklardan alacağız. Yerel tüketeceğiz diye Samsun da avakado,kahve yetiştiremeyiz. Ama lütfen Sebzemizi meyvemizi en azından yakınımızda yetişebilecek ürünleri de pazardan köyden almayı tercih edelim.
İşlenmiş gıdaların raf ömrünü uzatmak için içlerine azot gazı ilave ediliyor. Hatta azota “gıda gazı” da denilir. . Mesela, taze etlere de oksijen gazı veriliyor hep taze, kıpkırmızı görünsün diye . Şunu da söyleyeyim bunlar yasal,mevzuata uygun.
Mesela endüstriyel üretimde mantıda azot gazına cok rastlıyoruz. Diyelim Evin annesi çocuklarına marketten mantı alacak .Yani, ben hayret ediyorum.canımız mantı istiyorsa kendimiz beceremiyorsak da mantı için kayserinin seri üretimine kadar uzanmaya gerek yok arkadaşlar , nedir ki mantı yapmak? Bunu becerebilecek yakınımızda birisi mutlaka çıkacaktır. 1-önce kendimiz içine gaz basılmamıs hamur yemiyeceğiz, 2-yakınımızdaki bir insan gelir sağlayacak 3-nakliye olmadığı için yakıtta olmayacak, yakıt olmadığı için doğada daha az kirlenecek.
Merkez benim. Dünya benim etrafımda dönsün. Ben önce kendi etrafımda ki halkaya bakarım arkadaş , karşılığını buluyorsam ikinci halkaya atlamam. Bulamamışsam halka genişler. tüketim alışkanlıklarımızı bu mantıkla lütfen bir kez daha gözden geçirelim.
Ve meşhur konu GDO. Açılımı genetiği değiştirilmiş organizma. GDO uygulaması Canlı bir yapının genetik kodlarına müdahaledir. Bitkilerde yaygın, hayvanda eh işte kısmen, insanda uygulanıyorsa da henüz duymuş değiliz. İnsanın genetik kodunda değişiklik yapılacak olursa ne olur biliyor musunuz. Vücutta 3. bir göz mümkün olabilir ya da kulak kepçeleri ortadan kaldırılabilir binlerce kombinasyon var edebilirsiniz. İşte bütün bunlar bitkide yapılmakta. doğanın muazzam düzenine bu kadar müdahale gerçekten korkunç. Türkiye’de GDO’lu ürün yetiştirmek yasak ancak GDO’lu ürünlerin ithalatı şarta bağlı olarak mümkün. İthal GDO’lu gıdalar arasında başı çekenler: hayvan yemi, soya, patates, pirinç, muz ve pakete girmiş birçok mamül ürünler.. 1986’dan itibaren Türkiye’ye önemli ölçüde transgenik tohum girişinin olduğunu biliniyor.
Bir başka konu hijyenik ve kozmetik ürünler. Bu gruptaki ürünlerde Ürün içeriğine yönelik bilgiler uzmanlık gerektirdiğinden pek çoğumuz haklı olarak etiket okumayı bilmeyiz. İki kutu nemlendirici kremi elimize alıp, etiketlerini okuyarak, farklarını anlamaya calışsak, ee kimya eğitimimiz yoksa tabiî ki bunu başaramayız.
Günümüzde her yıl yaklaşık 7000 çeşit yeni ürün piyasaya çıkıyor. Birbirinden farklı binlerce ürün market, mağaza, satış noktası aklınıza gelen her yerde sıralanmış halde sizin ilginizi çekmek için bekliyor. Dikkat ederseniz Bir taraftan ürünler arasındaki farklar azalıyor, diğer taraftan ürün çeşitliliği artıyor.Pazarlama alanında stratejik iletişim etkinliğinin hedefi birinin veya birilerinin beynini etkilemek. Mağaza ya da marketlerde hiç dikkat edilmeyen yüzlerce mesaj reyonlarda pusuda.İnsan Beyni o kadar ilginç ki gereksiz faaliyetlerde bulunarak boşuna depolama yapmaktansa ekonomi düğmesine basıyo ve ancak farklı olanı algılama eğilimi gösteriyo pazarlamacılar buna ‘Tır Şoförü Sendromu’ diyorlar. Öyleki Sürekli geçilen yollar, mekanlar artık görünmemeye algıda yer almamaya başlıyor. Bizde markette çoğu zaman tır şöforu sendromu ile dolaşıyoruz. İlgimizi çekme görevi ürünün içeriğine değil, ambalaja düşüyo.
Pazarlama alanında yüksek lisans dersi almıştım kulakları çınlasın Yavuz Odabaş hocamız ambalaj için dilsiz satış elemanı derdi. İyi tasarlanmış bir ambalajın bir ürünü sattırma gücü % 70 olarak tahmin edilmekte. Kozmetik piyasasına baktığımızda bu oranın % 90’ın üzerinde olduğu öngörülmekte. Pekii bizim önceliğimiz ambalaj mı olmalı, ürünün içeriği mi. Görselliği için mi alışveriş yaparız, ihtiyaçtan ötürü mü?
Tüketici eğilimlerini tespit etmek için bir anket yapılmış, alışverişin genel olarak kendilerine neyi çağrıştırdığı sorulan müşteriler ihtiyaç giderme, zaman öldürme, stres atma, lüks, mutluluk, tatmin olma ve pişmanlık gibi kavramlar arasından verdikleri cevapta . Alışveriş denildiğinde akıllarına ilk gelen kavramın mutlu hissetme, tatmin olma duygusu olduğunu vurgulamışlar.
Evet sevgili bayanlar Pazarlama da stratejik hedef ihtiyaçlarımız olmaktan çoktan çıktı. Oysa bizler Hayatımızda kontrolumuz dısında gelişen, fark etmeden yaptığımız eylemlere yer açmamalıyız. Kozmetikte yerel ürünü nasıl bulacağız derseniz emin olun bazı şeyler evde kendiniz mutfak tezgahınızda bile yapabileceğiniz kadar basit. Yeterki kendinizin ve paranızın gücünü küçümsemeyin. Ben merkezim, kontrolümüde kimseye vermiyorum. Bu kararlılıktan asla vazgeçmeyin.
Biz bugün Yerel tüketim bilincinin geliştirilmesine yönelik ilk toplantımızı gerçekleştirdik. Gıda konusunda örneklendirme yapabileceğimiz daha nice nice ürün var. Konuya giriş toplantısı olması açısından mümkün olduğunca kısa değinmeye çalıştım. Diliyorum ki gerek ben, gerek sizler, gerek farklı arkadaşlarımız yerel tüketim bilincinin arttırılmasına yönelik çabalarımıza her platformda devam edeceğiz. Yerel tüketim talebi yerel üretimi teşvik edecek, güçlü kılarak devam edebilmesini sağlayacaktır. Her üründe bunu gerçekleştirebilmemiz elebette ki olanaksız ancak kendi coğrafyamıza uygun spesifik ürünlerimizde yerel tüketime öncelik vermemiz toplumsal bir kalkınma modeli geliştirecektir. Yerel tüketim Güvenilir ve sağlıklı gıda temininde en güvenilir üretim ve tüketim metodudur. Beslenme bütün insanlar için son derece kritik öneme sahip ve güvenilir gıda ve su artık dünyadaki en değerli meta.
Soğuk savaş döneminde Amerikan dış politikasının rotasını belirleyen siyasetçi olarak tarihe geçen Henry Kissinger ‘’ bakın ne diyor: eğer petrolü kontrol ederseniz ülkeyi kontrol edersiniz.
Eğer gıdayı kontrol ederseniz toplumu kontrol edersiniz’’ Uzay çağı filmi gibi. Bizim, giydiğimize çıkardığımıza-yediğimize içtiğimize karar veren, bizi kontrol eden birileri var ama biz ne kontrol edildiğimizin farkındayız ne de onları tanıyoruz?
Sevgili arkadaşlarım, saygıdeğer anneler Pasif kurbanlar olmaktan çıkmamızın zamanı geldi.
Siz merkezsiniz lütfen gücünüzü küçümsemeyiniz.
İmsak | |||
Güneş | |||
Öğle | |||
İkindi | |||
Akşam | |||
Yatsı |
Takımlar | O | P |
---|---|---|
1. Galatasaray | 30 | 81 |
2. Fenerbahçe | 30 | 79 |
3. Trabzonspor | 30 | 49 |
4. Beşiktaş | 30 | 46 |
5. Kasımpasa | 30 | 43 |
6. Başakşehir | 30 | 42 |
7. Rizespor | 30 | 42 |
8. Antalyaspor | 30 | 41 |
9. A.Demirspor | 30 | 39 |
10. Alanyaspor | 30 | 39 |
11. Sivasspor | 30 | 38 |
12. Samsunspor | 30 | 36 |
13. Kayserispor | 30 | 36 |
14. Ankaragücü | 30 | 33 |
15. Hatayspor | 30 | 33 |
16. Konyaspor | 30 | 33 |
17. Gaziantep FK | 30 | 31 |
18. Karagümrük | 30 | 30 |
19. Pendikspor | 30 | 29 |
20. İstanbulspor | 30 | 13 |
Takımlar | O | P |
---|---|---|
1. Eyüpspor | 27 | 64 |
2. Göztepe | 27 | 56 |
3. Sakaryaspor | 27 | 47 |
4. Ahlatçı Çorum FK | 27 | 45 |
5. Kocaelispor | 27 | 45 |
6. Bodrumspor | 27 | 44 |
7. Boluspor | 27 | 43 |
8. Bandırmaspor | 27 | 41 |
9. Gençlerbirliği | 27 | 40 |
10. Erzurumspor | 27 | 37 |
11. Ümraniye | 27 | 33 |
12. Keçiörengücü | 27 | 32 |
13. Manisa FK | 27 | 31 |
14. Şanlıurfaspor | 27 | 27 |
15. Tuzlaspor | 27 | 27 |
16. Adanaspor | 27 | 27 |
17. Altay | 27 | 15 |
18. Giresunspor | 27 | 7 |
Takımlar | O | P |
---|---|---|
1. Arsenal | 28 | 64 |
2. Liverpool | 28 | 64 |
3. M.City | 28 | 63 |
4. Aston Villa | 29 | 56 |
5. Tottenham | 28 | 53 |
6. M. United | 28 | 47 |
7. West Ham United | 29 | 44 |
8. Brighton | 28 | 42 |
9. Wolves | 28 | 41 |
10. Newcastle | 28 | 40 |
11. Chelsea | 27 | 39 |
12. Fulham | 29 | 38 |
13. Bournemouth | 28 | 35 |
14. Crystal Palace | 28 | 29 |
15. Brentford | 29 | 26 |
16. Everton | 28 | 25 |
17. Luton Town | 29 | 22 |
18. Nottingham Forest | 29 | 21 |
19. Burnley | 29 | 17 |
20. Sheffield United | 28 | 14 |
Takımlar | O | P |
---|---|---|
1. Real Madrid | 29 | 72 |
2. Barcelona | 29 | 64 |
3. Girona | 29 | 62 |
4. Athletic Bilbao | 29 | 56 |
5. Atletico Madrid | 29 | 55 |
6. Real Sociedad | 29 | 46 |
7. Real Betis | 29 | 42 |
8. Valencia | 28 | 40 |
9. Villarreal | 29 | 38 |
10. Getafe | 29 | 38 |
11. Las Palmas | 29 | 37 |
12. Osasuna | 29 | 36 |
13. Deportivo Alaves | 29 | 32 |
14. Mallorca | 29 | 30 |
15. Rayo Vallecano | 29 | 29 |
16. Sevilla | 29 | 28 |
17. Celta Vigo | 29 | 27 |
18. Cadiz | 29 | 22 |
19. Granada | 28 | 14 |
20. Almeria | 29 | 13 |